top of page

Nispetiye Adı ve Nispetiye Kasrı

Güncelleme tarihi: 4 Haz

2023 yılının Mayıs ayında bu köşede yayımlanan “Beşiktaş’ın İki Önemli Semti: Etiler ve

Akatlar” başlıklı yazımda, “Küçük Bebek sırtlarındaki eski Nispetiye Kasrı'nın bulunduğu

Çamlık'ta, özel kişiler ve kooperatiflerce çok katlı ve çok daireli apartmanlar yapılmaya

başlandı” diye yazmış, ama sözünü ettiğim kasır üzerinde durmamıştım. Bu yazımda bu kasrı

anlatacağım.

Nispetiye Kasrı, hükümdarlar için şehir dışında yaptırılmış küçük bir saray veya köşktür.

Anadolu beylerinin ve valilerinin, savunma tedbirlerine sahip binalarına da kasır denirdi.

Nispetiye Caddesi’nin ve Mahallesi’nin adı “nispet” kökünden geliyor. “Nispet” sözünün belli

başlı üç anlamı var: (1) Oran. (2) Bağıntı ve ilinti. (3) İnat olsun diye veya birini

kıskandırmak ya da üzmek için yapılan iş. Kelime genellikle “nisbet” şeklinde de yazılmakta.

Doğrusu Türk Dil Kurumu’na göre “nispet” olmalıdır.

Kasra “Nispetiye” adı neden verilmişti? Acaba hemen sahildeki saraya kıyasla iklimi, esintisi

ve yükseklik farkı sebebiyle mi verilmişti? Veya kim, kime nispet yapıyordu?

Bir süre önce, bir tesadüf sonucu, bu kasrın da fotoğrafının bulunduğu eski bir kartpostala

rastladım. Daha sonra daha net çekilmiş bir fotoğraf da buldum. Bu kartpostal belki de tek

belge. Konuyu biraz daha araştırınca yeni bilgilere ulaştım.


Kasrın Tarihi

İstanbul’un Beşiktaş ilçesinin Bebek sırtlarında, bugünkü Etiler Mahallesi’nin Çamlık

bölgesinde, Boğaz’a hâkim bir yerde bulunan Nispetiye Kasrı’nın, III. Selim (1789–1807)

döneminde yapıldığı ve zaman zaman onarıldığı yazılı kaynaklarda belirtiliyor.

Tam olarak ne zaman inşa edildiği bilinmeyen Kasır (bazı yerlerde köşk olarak da anılıyor,

ben bu yazımda kasır olarak kullanacağım), 19. yüzyılın sonlarında Sultan Abdülmecid’in

(1823-1861) (Saltanatı 1839-1861) oğullarından Şehzade Süleyman Selim Efendi’ye (1861-

1909) geçmişti ve “Süleyman Efendi Köşkü” adı ile de anılıyordu. O dönemde yapılan

onarımda özgünlüğünü bir ölçüde yitirmişti.

Siyasi gündemli toplantılar çoklukla gözden uzak yerlerde ve bu arada Nispetiye Kasrı’nda da

yapılıyordu.

Tarihe “Nispetiye Olayı” olarak geçen bir suikast dedikodusu var. Sultan V. Murad’ın (1840-

1904) (saltanatı 30 Mayıs 1876-31 Ağustos 1876), tahta çıkışını izleyen ilk günlerde rahatsız

olduğu söylentileri çıkmıştı. (Bu söylenti doğru çıkmış, saltanatı sadece 92 gün sürmüştü.)

Söylentiye son vermek için annesi Şevkefza Sultan (1820-1889), Abdülmecid'in şehzadelerini

Nispetiye Kasrı’na akşam yemeğine davet etmişti. Ancak, kuruntusuyla ünlü II. Abdülhamid'e

yakın adamlarından biri, bunun, ihtilal komitesinin bir komplosu olduğunu, şehzadelerin o

ıssız kasırda öldürülmek kastıyla çağırılmış olabileceklerini söyleyince, Abdülhamid

Nispetiye'ye gidemeyeceğini bildirdi. Bu yüzden davetin yeri değiştirildi ve şehzadeler

Dolmabahçe Sarayı'na çağırıldılar. Abdülhamid saraya da gitmedi.

Bu arada, Enver Paşa ile 1914 yılında evlenen, II. Abdülhamid’in kardeşi Şehzade Süleyman

Selim Efendi’nin kızı Naciye Sultan’ın (1898-1957) anılarında, kışları Feriye Sarayı’nda,

yazları Nispetiye Kasrı’nda oturdukları şeklinde bir bilgi ile karşılaştım. (Enver Paşa’nın Eşi

Naciye Sultan’ın Hatıraları, Kronik Kitap, 2023).

Osmanlı evleri, 18-19. yüzyıl saray ve köşkleri üzerine çalışmalar yapan mimar, akademisyen

ve yazar Sedat Hakkı Eldem’in (1908-1988) yazdıklarına göre, ahşap kasrın enine gelişen bir

planı vardı. Merkezi planlı tek hacmin, çok büyük ölçekli ve ilginç bir örneğiydi.

Bodrum katı üzerinde, merkezi sofa, dört eyvan (üstü tonozla örtülü, üç tarafı kapalı, bir

tarafı açık mimari birim) ve divanhane (kasır, konak, köşk, yalı gibi meskenlerde, misafir

odası olarak kullanılan büyük salon) planındaki kasır, barok üslupta yapılmıştı. Ortadaki sofa

oval planlı olup, diğer mekânlar sofanın çevresine yerleştirilmişti. Uzun bir eksen üzerine, biri

Boğaz’a diğeri arkadaki koruya bakan iki dikdörtgen teras vardı. Kısa kenarlardaki teraslar,

giriş taşlığına ve ağalara mahsus odalara ayrılmıştı.

Sofaya göre zeminden bir set ile yükseltilen eyvanların köşeleri çeyrek daire şeklindeydi.

Eyvanların ön ve arka cephelerindeki çıkmalara yedişer pencere açılmıştı. Girişin önünde, iki

yandan kavisli merdivenlerle çıkılan bir sahanlık vardı. Buradaki küçük bir holden orta sofaya

çıkılmaktaydı. Giriş sahanlığının sağında, ağalara tahsis edilmiş bir oda bulunuyordu. Sedat

Hakkı Eldem’e göre, sofanın çatısı altına gizlenmiş basık, bağdadi bir kubbe (ahşap tavanın

merkezine yerleştirilen kubbe) bulunuyordu.

Cumhuriyet döneminde bir süre kendi haline bırakılan Kasır, 1930’lu yıllarda yandı. 1950’lere

kadar arkasındaki havuz ve bahçesindeki bazı ulu ağaçlar duruyordu.


Yangından Kalanlar ve Arsasının Satışı

19 Ağustos 1929 tarihinde, Kasır kalıntıları ve 130 dönüm arazisi, Emlak ve Eytam Bankası

tarafından açık artırma yolu ile satılığa çıktı.

Satış ilanı şöyleydi: (Metin aynen alınmıştır) [köşeli parantez içindeki açıklamalar tarafımdan

ilave edilmiştir].

“Emlak ve Eytam Bankası Umum Müdürlüğünden:

Satılacak Kasır.

Esas No: 28

Mevkii: Bebekte Nispetiye Kasrı namiyle maruf kasır üç katlı ahşap bina ve su deposu ve

havuz ve takriben 130 dönüm arazi.

Teminat mikdarı: 1800 T.L.

Balâda [yukarıda] muharrer [yazılı] ma müştemilât [eklentisiz] Nispetiye kasrı satılmak üzere

şeraiti âtiye [aşağıdaki koşullar] dairesinde müzayedeye çıkarılmıştır.

1- Müzayede kapalı zarf usuliledir. İhale 19/8/29 tarihinde Ankara İdare Meclisi huzurunda

icra edilecektir. Talip olanlar balâda gösterilen miktarda teminat iraesıne [göstermeye]

mecbur olup bu teminat varekasını teklif mektuplarıyla beraber makpuz mukabilinde bizzat

ve yahut ihale meclisine yetişmek üzere taahhütlü olarak postaya tevdi ederler.

2- İhale bedeli berveçhi [olduğu üzere] peşin istifa olunur.

3- Talip olanların İstanbul veya İzmir şubelerimize ve yahut merkez Emlak müdürlüğüne

müracaatle mufassal [ayrıntılı] şartnamemizi mütalaa etmeleri ve müzayedeye iştirak halinde

bir lira mukabilinde bir nushasını alıp imza ve teklif mektuplarına raptetmeleri icap eder.”


Sonrası

İhalede kimlerin alıcı olduğu ve satış fiyatı gibi kayıtlar muhakkak arşivlerde mevcuttur.

Sonuçta satış gerçekleşti ve bu değerli arazide bugün Etiler’deki Çamlık Mahallesi kuruldu.

Kanaatimce, çok önceleri Nispetiye Kasrı’nı Levent’e bağlayan toprak yol, yani bugünkü

Nispetiye Caddesi ve Nispetiye Mahallesi adı, bu Nispetiye Kasrı’ndan gelmekte.

Özetle, Nispetiye Kasrı yok oldu ama adı yaşamaya devam ediyor.


Fotoğraflar


(1) En üstte, Bebek sırtlarındaki Çamlık ve solunda Nispetiye Kasrı. Bulunduğu yer bugünkü

Etiler Çamlık bölgesidir. Kartpostaldaki pulun üzerinde (Constantinople ve 13/12 rakamları

okunuyor. Altındaki yazının başında da “13/12/1909” tarihi var.


(2) Kartpostaldaki fotoğraftan biraz farklı açıdan ve daha net çekilmiş diğer bir fotoğraf.

Kasrın alt tarafındaki sırt bitkilerle kaplı ve kartpostaldaki iki bölümlük duvar görülmüyor.


(3) Kasrın planı.


(4) Kasrın ve arazisinin 19/08/1929 tarihli satış ilanı.


(5) Kasrın yerine ve bugün Çamlık olarak bilinen bölgeye yapılmak istenen evler hakkında

1965 tarihli bir fotoğraf ve yazı.


(6) Bölgede 1965’de başlayan temel kazıları ve haberi.


(7) 16 yaşındayken 24 Şubat 1914’de Enver Paşa ile evlenen Naciye Sultan.


(8) Naciye Sultan 1898’de İstanbul'da doğdu. 16 yaşındayken, dönemin İttihat ve Terakki

Partisi liderlerinden, aynı zamanda Başkumandan Vekili Enver Paşa ile evlendi. 1918’de

çocukları ile Almanya'ya göç etti. Enver Paşa'nın 1922’de Türkistan’da vefatından sonra,

vasiyetine uyarak onun kardeşi Kamil Killigil ile evlendi. 1952 tarihli yasaya göre yurda

döndü. 1957’de öldü.




EROL KUNTSAL

501 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page